SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L BUYU’

<< 958 >>

وقول الله عز وجل: {وأحل الله البيع وحرم الربا}. /البقرة 275/.

Allah Teala şöyle buyurmuştur:  "Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır".[Bakara, 275]

 

[ش (البيع) هو في اللغة: المبادلة، وشرعا: مبادلة مال بمال على سبيل التراضي. (الربا) في اللغة: الزيادة، وشرعا: هو زيادة على صفة مخصوصة في مال مخصوص، وقال في النهاية: هو الزيادة على أصل المال من غير عقد تبايع. والحاصل: أن مؤدي الربا أخذ مال غيره بلا عوض]. وقوله: {إلا أن تكون تجارة حاضرة تديرونها بينكم}. /البقرة 282/.

"Büyük veya küçük, vadesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah katında daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır".[Bakara, 282]

 

 

باب: ما جاء في قول الله تعالى:

1- Alım Satım İle İlgili ayetler

 

{فإذا قضيت الصلاة فانتشروا في الأرض وابتغوا من فضل الله واذكروا الله كثيرا لعلكم تفلحون. وإذا رأوا تجارة أو لهوا انفضوا إليها وتركوك قائما قل ما عند الله خير من اللهو ومن التجارة والله خير الرازقين}. /الجمعة: 10، 11/.

"Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz. Onlar bir ticaret ve eğlence gördük­leri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah'ın yanında bulunan (güzellik ve nimetler o seyretmeye gittiğiniz), eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır".[Cum'a, 10-11]

 

وقوله: {لا تأكلوا أموالكم بينكم بالباطل إلا أن تكون تجارة حاضرة عن تراض منكم}. /النساء: 29/.

"Aranızda mallarınızı haksız (batıl) bir şekilde yemeyin. Ancak karşılıklı rızaya dayanan bir ticaret olursa o başka"[Nisa,29]

 

حدثنا أبو اليمان: حدثنا شعيب، عن الزهري قال: أخبرني سعيد بن المسيب وأبو سلمة بن عبد الرحمن: أن أبا هريرة رضي الله عنه قال:

 إنكم تقولون: إن أبا هريرة يكثر الحديث عن رسول الله صلى الله عليه وسلم، وتقولون: ما بال المهاجرين والأنصار لا يحدثون عن رسول الله صلى الله عليه وسلم بمثل حديث أبي هريرة، وإن إخوتي من المهاجرين كان يشغلهم صفق بالأسواق، وكنت ألزم رسول الله صلى الله عليه وسلم على ملء بطني، فأشهد إذا غابوا، وأحفظ إذا نسوا، وكان يشغل إخوتي من الأنصار عمل أموالهم، وكنت امرأ مسكينا من مساكين الصفة، أعي حين ينسون، وقد قال رسول الله صلى الله عليه وسلم في حديث يحدثه: (إنه لن يبسط أحد ثوبه حتى أقضي مقالتي هذه، ثم يجمع إليه ثوبه، إلا وعى ما أقول). فبسطت نمرة علي، حتى إذا قضى رسول الله صلى الله عليه وسلم مقالته جمعتها إلى صدري، فما نسيت من مقالة رسول الله صلى الله عليه وسلم تلك من شيء.

 

[-2047-] Said İbnü'I-Müseyyeb ve Ebu Seleme İbn Abdurrahman, Ebu Hureyre r.a.'in şu sözünü rivayet etmişlerdir: Sizler "Ebu Hureyre, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den çok hadis rivayet ediyor. Muhacirler ve Ensar'a ne oluyor ki Ebu Hureyre kadar hadis rivayet etmiyorlar?" diyorsunuz. Benim muhacir kardeşlerim çarşı pazarda alışverişle meşgul olurken ben karın tokluğuna Resulullah'ın yanından ayrılmazdım. Onların bulunmadığı şeylere ben şahit olurdum, onların unuttuklarını ezberlerdim. Ensar kardeşlerim ise malları (tarlaları, bahçeleri) ile meşgul olurlardı. Ben suffe'de kalan fakirlerden bir fakir idim. Onlar (ensar) unuttuğunda ben aklımda tutardım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bir konuşmasında şöyle buyurmuştu: "Kim benim şu konuşmam bitmeden önce elbisesini yere yayar, sonra da toplarsa benim söylediğimi aklında tutar".

 

Bunun üzerine ben hemen üzerimdeki çizgili cübbeyi yere yaydım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem konuşmasını bitirdiğinde cübbeyi alıp göğsüme bastırdım. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in o konuşmasından hiçbir şeyi unutmadım.

 

 

حدثنا عبد العزيز بن عبد الله: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن أبيه، عن جده قال: قال عبد الرحمن بن عوف رضي الله عنه:

 لما قدمنا إلى المدينة آخى رسول الله صلى الله عليه وسلم بيني وبين سعد بن الربيع، فقال سعد بن الربيع: إني أكثر الأنصار مالا، فأقسم لك نصف مالي، وانظر أي زوجتي هويت نزلت لك عنها، فإذا حلت تزوجتها، قال: فقال عبد الرحمن: لا حاجة لي في ذلك، هل من سوق فيه تجارة؟. قال: سوق قينقاع، قال: فغدا إليه عبد الرحمن، فأتى بأقط وسمن، قال: ثم تابع الغدو، فما لبث أن جاء عبد الرحمن عليه أثر صفرة، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (تزوجت). قال: نعم، قال: (ومن). قال: امرأة من الأنصار، قال: (كم سقت). قال: زنة نواة من ذهب، أو نواة من ذهب، فقال له النبي صلى الله عليه وسلم: (أولم ولو بشاة).

 

[-2048-] Abdurrahman İbn Avf r.a. şöyle demiştir: Medine'ye geldiğimizde Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem benimle Sa'd İbnü'r-Rebî'i kardeş yaptı. 5a d İbnü'r-Rebi bana: "Ben ensar içinde malı en çok olanlardanım. Malımın yarısını sana vereyim. İki eşimden hangisi hoşuna giderse ondan boşanayım. İddeti bitip de sana helal olunca onunla evlenirsin" dedi.

 

Ben: "Benim buna ihtiyacım yok. Medine'de ticaret yapılan bir çarşı var mı?" diye sordum.

 

Sa'd: "Kaynuka çarşısı var" dedi.

 

Abdurrahman sabahleyin Kaynuka çarşısına gitti. Akşam gelirken yanında keş ve yağ getirdi. Sonra bu çarşıya gitmeye devam etti. Çok geçmeden Abdurrahman üzerinde sarı bir şeyin izi bulunduğu halde geldi.

 

Resulullah ona: "Yoksa evlendin mi?" buyurdu.

Abdurrahman: "Evet" dedi.

Resulullah: "Kiminle?" diye sordu.

Abdurrahman: "Ensardan bir hanımla" dedi.

Resulullah: "Ne kadar mehir verdin?" diye sordu.

Abdurrahman: "Bir çekirdek ağırlığınca altın" dedi.

 

Resulullah ona: "Bir koyunla da olsa bari bir velime (düğün yemeği) ver" buyurdu.

 

Tekrar: 3780

 

 

حدثنا أحمد بن يونس: حدثنا زهير: حدثنا حميد، عن أنس رضي الله عنه قال:

 قدم عبد الرحمن بن عوف المدينة، فآخى النبي صلى الله عليه وسلم بينه وبين سعد بن ربيع الأنصاري، وكان سعد ذا غنى، فقال لعبد الرحمن: أقاسمك مالي نصفين وأزوجك، قال: بارك الله لك في أهلك ومالك، دلوني على السوق، فما رجع حتى استفضل أقطا وسمنا، فأتى به أهل منزله فمكثنا يسيرا، أو ما شاء الله، فجاء وعليه وضر من صفرة، فقال له النبي صلى الله عليه وسلم: (مهيم). قال: يا رسول الله تزوجت امرأة من الأنصار، قال: (وما سقت إليها). قال: نواة من ذهب، أو وزن نواة من ذهب، قال: (أولم ولو بشاة).

 

[-2049-] Enes r.a. şöyle demiştir: Abdurrahman İbn Avf Medine'ye geldi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem onunla ensardan Sa'd İbnü'r-Rebî'i kardeş kıldı. Sa'd, zengin bir kimse idi.

 

Sa'd, Abdurrahman'a: "Malımı seninle yarı yarıya paylaşayım ve seni ev­lendireyim" dedi.

 

Abdurrahman: "Allah senin ailene ve malına bereket versin. Sen bana çar­şının yolunu göster" dedi.

 

Abdurrahman çarşıdan gelirken yanında keş ve yağ ile döndü. Bunu ev halkına getirdi. Çok geçmeden üzerinde sarı bir iz ile geldi.

 

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bu da nedir?" diye sordu. Abdurrahman: "Ey Allah'ın Resulü, ensardan bir hanımla evlendim" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Ne kadar mehir verdin?" diye sordu. Abdurrahman: "Altından bir çekirdek" dedi. Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Bir koyunla da olsa bari bir velime (düğün yemeği) ver" buyurdu.

 

Tekrar: 2293, 2781, 2937, 5073, 5148, 5153, 5155, 5167, 6082, 6386.

 

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا سفيان، عن عمرو، عن ابن عباس رضي الله عنهما قال:

 كانت عكاظ ومجنة وذو المجاز أسواقا في الجاهلية، فلما كان الإسلام فكأنهم تأثموا فيه، فنزلت: {ليس عليكم جناح أن تبتغوا فضلا من ربكم في مواسم الحج}. قرأها ابن عباس.

 

[-2050-] İbn Abbas r.a. şöyle demiştir: Ukaz, Micenne ve Zülmecaz cahiliye dönemindeki çarşılardı. İslam dini geldiğinde Müslümanlar sanki bu çarşılara gitmeyi günah saydılar. Bunun üzerine: "Rabbinizden bir lütuf istemenizde (rızık aramanızda) bir günah bir vebal yoktur" ayeti indirildi.

 

İbn Abbas bu ayetin sonunda "hac mevsiminde" ifadesini de okumuştur.

 

 

AÇIKLAMA:     Konunun başındaki ilk ayette geçen "Allah'ın lütfundan isteyin" şeklindeki genel ifadeden alım-satımın meşru olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ifade ticareti ve diğer kazanç yollarını içine alır. Ayetteki emrin ne anlama geldiği konusunda ihtilaf edilmiştir. Alimlerin çoğunluğu bu emrin, mübahlık ifade ettiğini söylemiştir. Bu ayetteki incelik, cumartesi günü Allah'ın lütfunu aramayı yasaklayan Ehli kitaba muhalefet etmek ve bunun Müslümanlara haram kılınmadığım belirtmektir. Davudi şöyle demiştir: Yanında kendisine yetecek rızkı bulunan ve çalışıp kazanmaya güç yetiremeyen kimseler hakkında bu emir mübahlık ifade eder. Ancak yanında hiçbir şey bulunmayan ve çalışmaya da gücü bulunanlar hakkında farziyet ifade eder. Ta ki kişi kazanmaya gücü olduğu halde, haram kılınmış olan dilenciliği yapmasın.

 

Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadisin Arapça aslında kullanılan ........ kelimesi aslında tokalaşmak anlamına gelir. Alış-veriş kesinleştiğinde tokalaşmak adet olduğundan alışverişe bu isim verilmiştir. Nebi (s.a.v.) zamanında bunun yapılmış olması ve Hz. Nebi'in buna ses çıkarmayıp onaylaması, alışverişin meşru olduğunu gösterir.

 

Kaynuka bir Yahudi kabilesinin ismidir.

 

Bu iki hadisin verilmesinin amacı, sahabenin Hz. Nebi (s.a.v.) zamanında ticaretle uğraştığını ve Resulullah'ın (s.a.v.) bunu onayladığını, ayrıca ticaret yoluyla elde edilen kazancın, hibe vb. diğer yollarla elde edilenden daha üstün olduğunu göstermektedir.